Niçe’nin meşhur bir lafı vardır: Öldürmeyen acı güçlendirir. Bu söz efsane bir söz ve yüzde yüz katılıyorum. Gerçekten de çektiğimiz her acı bizi bi tık daha güçlü yapar, daha sağlam bir kişiliğimiz olur. Hayatım da buna güzel bir kanıt ama bugün bu sistemde bir açık olduğunu gördüm.
Farazi olarak zor bir karar vermeniz gerekiyor diyelim. Bu kararın iki yönü var olsun, seçimlerden biri mantıksal bir çıkmaza diğeri de duygusal bir çıkmaza sürüklüyor sayalım. Mantıksal çıkmazı seçersek günlük yaşantımız etkilenecek ve siz de mantıksal biri olun. Yani mantıksal acıların size en çok acı veren şeylerden biri olduğunu düşünüyorsunuz. Diğer tarafta da büyüklüğünü kestiremediğiniz bir duygusal acı bekliyor. Tercih yapmanız gerekiyor. Ya kendi varoluşunuzu derinden etliyecek mantıksal çıkmaza ya da duygusal çıkmaza gireceksiniz. Mantıksal biri olarak boyutunu bilmeseniz de duygusal acı çekmeyi mantıksal çıkmaza girmeye yeğliyorsunuz.
Niçe de bu kararı verirken devreye giriyor ve merak etme duygusal acı seni öldürmez aksine güçlendirir diyor. Bu da çok mantıklı görünüyor ve siz duygusal acı çekmeye kesin karar veriyorsunuz çünkü öbür tarafta mantıksal bir belirsizlik var. Kararı verdikten sonra ilk başta iyi ki diyorsunuz çünkü duygusal acı beklediğiniz kadar çok olmuyor hatta tam tersine mantıksal belirsizlikten çıktığınız için içiniz çok rahat. Buraya kadar her şey çok güzel ama bir şeyi unuttuğunuzu çok sonra fark ediyorsunuz.
Duygusal acı yavaş yavaş kendini göstermeye başlıyor ve gittikçe korkutucu boyuta ulaşıyor. Yine de farazi olarak sizi çok dirayetli biri olarak farz edelim. Sizde olan bu dirayetle siz bunu da atalatacağınızı düşünüyorsunuz, çok düşük ihtimal de olsa bunun da gerçekleşeceğini farz edelim. Yine sorun yok gibi görünüyor ama fark ediyorsunuz ki duygusal acı sadece kendi acısıyla kalmamış, sizde büyük değişimlere ve belki de büyük yıkımlara neden olacak. Bu yıkımlar da büyük ihtimalle sizi Niçe’nin sözündeki ölüme götürecek.
Burada soru şu oluyor acı çektiğimizde bunun domino taşları gibi gittikçe büyüyeceğiniz nasıl bileceğiz? Bilmeden nasıl acı çekmeyi kabul edeceğiz? Kabul ettiğimiz takdirde sonu görüp, pişman olup geri mi dönmeliyiz? Ya geri dönme şansımız yoksa?