Her yıl yeni-eski yaş değerlendirmesini kısa bir sosyal medya gönderisiyle yaparım ama bu yıl hem önemli bir yaşı geride bıraktığım hem de şimdiye kadar beklediğim en önemli yaşa geldiğim için bir blog yazısı yazmak istedim. Hayatımın en durgun ve en farklı yılında ne oldu? Yeni yaşımdan ne bekliyorum? Kader diye bir şey var mı?
En Durgun Yaş Ne Demek?
26. yaşıma kadar hayatım neredeyse tam olarak planladığım gibi gitti. Ancak ilk defa bu yıl kendim için oluşturduğum ana plandan saptım, sapmak zorunda kaldım. Hayatımın herhangi bir noktasında beyaz yakalı olacağımı, kendi işimi yapmayı bırakacağımı, hayallerimden vazgeçeceğimi, değişeceğimi düşünmüyordum.
2024’e girmeden hayatımda belki de ilk defa hedef belirlemedim, bir beklentide olmadım. Bir koşturmaca da istemedim, sadece akışına bıraktım ve kendiliğinden akmasını istedim, öyle de oldu. Önce beklemediğim bir alanda, beklemediğim bir şirkette beyaz yakalı oldum. Pozisyonum, maaşım ve çalıştığım alan da oldukça iyiydi. Sonrasında tenise başladım, halbuki belki de son 5 yıldır ilk defa yeni yıl planlarıma yazmamıştım, kader ya işte, bu yıl başladım ve hala düzenli devam ediyorum. Yıllar boyu erken kalkmak, güne erken başlamak istemiştim, bu yıl ilk defa -neredeyse 1 yıldır- saat 7’den önce kalkıyorum. Hep tatil istemiştim, bu yıl 3 defa çok güzel tatil de yaptım. Hele Ramazan Bayramı’nda Sırbistan + Antep tatili benim için çok ütopik ve iyiydi :))

Böyle birçok örnek sayabilirim, gerçekten plan yapmadan, isteğim olmadan başladığım bir yaş oldu benim için 26. yaşım. Ve beklediğimden daha iyi geçti, planlasam bu kadar iyi olmazdı. Ancak tüm bunlara rağmen hayatımın en sakin dönemiydi. İş-ev döngüsü dışına pek çıkmadığım bir yıldı. Son haftaları saymazsak ne doğru düzgün kitap okudum, ne kendimi geliştirdim ne de ek bir proje yaptım. Hatta var olanlardan da vazgeçtim örneğin içerik üreticiliğini bıraktım, takipçili hesaplarımı sildim. Kabuğuma çekildiğim, kendimi anlamaya çalıştığım, eksiklerimi -materyalist olanları değil- görmeye çalıştığım, ne istediğimi belirlemeye çalıştığım bir yıl oldu. Hayatımın hiçbir döneminde bu kadar sakin olduğum, bu kadar az adım attığım, bu kadar az ses getirdiğim bir yıl olmamıştı.

Neden En Durgun Yaş: Ne İstediğini Seçebilmek!
Bu kadar durgun olmamın bir nedeni vardı elbette, kendimi, isteklerimi, nasıl mutlu olacağımı anlamaya çalışıyordum. Nasıl biri olmalıydım? Hangi yolu seçmeliydim? Tekrar aynı hataları yapmamak için neye dikkat etmeliydim? İsteklerimin kökeni neydi? Travmalar mı, benim geçek isteklerim mi? Yanlışlarım neye göre, kime göre yanlıştı?

Böyle yüzlerce sorunun cevabını aramakla geçti bu yaşım. Son 1 aya kadar da birçoğuna cevap verebilsem bile asıl olayı kaçırıyordum ve bunun farkında olduğum için bir türlü içim rahat etmiyordu. Hayatıma devam ediyordum ancak belirsiz bir nehirde nereye varacağımı bilmeden gidiyor gibiydim. Bu da benim gibi hep yolun nereye varacağını merak eden biri için çok bunaltıcı ve yorucuydu ancak son bir ayda bir şeyler değişti. Nasıl oldu bilmiyorum ama hayatıma yeni giren birine çok özel bir şeyler anlattım o da sorular sordu, sorulardan birine verdiğim cevaptaki bir cümle bir anda tüm puzzle’ın tamamlanmasını sağladı. Son bir iki haftamda da bunun üzerine düşünüyorum ve gerçekten içim rahatladı çünkü tüm sorularımın temeli olan “nasıl bir hayat istiyorum” sorusuna içime sinen bir cevap bulabildim sonunda.
Aslında hep bildiğim bir şeydi ancak nedense bu defa dayanağını sağlam bir yere bağladım ve sanırım bu içimi rahatlatan şey oldu. 27. yaşıma girerken eğer bunu keşfetmemiş olsaydım muhtemelen bir daha bulamayacağımı düşünürdüm, çok şükür ki bunun rahatlığıyla girmiş olacağım. Burada bu bulduğum şeyi ya da nasıl bir hayat istediğimi söylemeyeceğim ama bu dönüşümü anlattığım podcastimin 2024 versiyonunu dinlediysen bunu zaten az çok anlarsın 🙂
Kader Diye Bir Şey Var mı?
Bu yıl en çok düşündüğüm şeylerden biri de kader konusu oldu. Ofiste iş hayatına yeni başlayan Z kuşağı arkadaşlarım çok sık sistem eleştirisi yapıyorlar, kabullenemiyorlar birçok şeyi. Onlara Mevlana’dan da esinlenerek şakayla karışık söylediğim bir söz var:
Eskiden toydum sistemi/ülkemi değiştirebileceğimi düşünürdüm, sonra genç oldum kendi kaderimi belirleyebileceğime inandım, şimdi ise yetişkinim sadece akışına bırakıyorum.
Gerçekten de benim için süreç böyle oldu. Sistemi değiştiremeyeceğimi anlamam çok kısa sürse de kaderimi belirleyebileceğime inancım çok yüksekti, çok da zorladım ama anladım onu da. Bazı şeyler daha biz doğmadan belirleniyor, bazıları da bazı güçler tarafından ama günün sonunda belli bir yerde anlıyorsun ki hiçbir zaman kaderinde ne var bilemiyorsun. Hayat kaderimde olduklarına emin olduğum her şeyi bir bir alarak bana bunu çok güzel, en acısından öğretti.
Yeniden Başlama Zamanı! Yeni Umut Etme Zamanı!
Geçen yıl doğum günü postumu paylaşırken arka plana Can Bonomo’nun Güneş şarkısını koymuştum. O şarkıda şöyle bir kısım var:
Sen korkma yeniden doğar güneş
Tut cebinde ne kaldıysa hatalarından
Koy kendi kendini kendi yerine
Korkarsan adım almaktan ya da
Tut ki derinlere dalmaktanSen korkma yeniden doğar güneş
Bu aslında benim için tam da ihtiyacım olan şarkıydı ve 26. yaşımda gördüm o güneş hep bir şekilde doğuyor. Gece mutlaka yerini aydınlığa bırakıyor, geçmez dediğimiz her şey bir şekilde geçiyor. Çok zorluklar yaşadım ama hepsini aştım bir şekilde. Bir yerde görmüştüm “Allah kimseye kaldıramayacağı yük vermez!” diye. Buna pek inanmıyordum, çok da isyan ettim ama günün sonunda ne kadar olsa da zorlukları bir bir aştım ve fark ettim ki herkes hayatının zorluğundan, başına gelenlerden şikayetçi. Bana göre çok hafif şeyler yaşanlar da böyle diyordu, daha ağır şeyler yaşayanlar da. Anladım ki gerçekten herkesin yükü kendine ve herkesin taşıyabileceği kadar.

Bu her şeyin geçeceğini bilme hissi son dönemlerde oluşan bir şey oldu ve aşırı rahatlattı. Çünkü günün sonunda anlıyorsun ki her durumdan bir şekilde çıkılıyor, her düşüşten sonra bir şekilde tekrar doğruluyorsun. Bu, insanı güçlendiren, rahatlatan ve büyüten bir şey. Bu farkındalıktan sonra geriye yeniden başlamak kaldı 🙂 Podcastimi dinlediysen bileceksin ki bu sezonun ilk bölümü de yeniden başlamak ve umut etmek üzerineydi. Podcast benim için temiz düşünme alanı yani kendi kendime odaklı olarak düşünmekte zorlandığım şeyleri toparlamak için yaptığım bir şey. Bu yüzden her ne kadar orada yeniden umut edeceğimi söylesem de pek başaramamıştım ancak yukarıda anlattığım şeylerin bir bir hazır olması gerekiyormuş. Artık hazır olduğum için yeni hayallerim canlanmaya başladı bile 🙂
Ve 27. Yaş
27 sayısı benim için hep özel oldu, bunun Antepli olmamla alakası olabilir tabii ki 😀 Şaka bi yana cidden en çok beklediğim yaşlardan biri. Benim için tam bir yetişkin olmanın ve evliliğin yaşıydı. Çevremdeki herkes çok hızlı evleneceğimi söylese de ufukta hiçbir bir şey olmadığından büyük ihtimalle evliliğin yaşı olmayacak ama yetişkinliğin yaşı olacağı kesin. Bir dönüşüm sürecindeydim ve birçok kişi için de bu yaşlarda oluyor bu dönüşüm. Bu süreci tamamlamak üzere olduğumdan 27. yaşımda daha stabil, daha ne istediğini bilen, daha akıllıca geleceğini şekillendiren biri olacağımı şimdiden görüyorum. Bu yılda da beklenti, hedef vs belirlemiyorum. Yapabildiğim kadar çok akışına bırakacağım ve neler olacak hep birlikte göreceğiz 🙂
Son olarak bir şarkıyla veda etmek istiyorum, aslında Spotify yazısında bu şarkıya yer vermiştim ve aynı şarkıyı iki defa koymam ama bu defa yapacağım. Şarkı başta sona neredeyse tamamen benim yolculuğumu anlatıyor gibi (sonundaki 30 yerine 27 koyarsanız) ve en sonda dediği gibi artık dizginleri elime alıyorum!