Bölüm 1
Asansör bulutları geçtikten hemen sonra durdu ve sarı kapılar içindeki tek kişinin şanına yakışır şekilde sakince açıldı. İçerideki hafif kambur adam da aynı asillikle çıktı içinden ve dairesinin kapısına doğru yöneldi. İçerisi her zamanki en uygun sıcaklıktaydı, yemekler hazırdı, üstelik hiç de soğuk değildi. Her şey tastamamdı.
Asil adam paltosunu indirdikten sonra muhteşem şekilde hazırlanmış masaya oturdu. Az kalorili, bol sağlıklı yemeğini yemeye başladı. Bir yandan da masanın sağ tarafında kalan cam yüzeyden yarın neler yapacağına bakıyordu. Dört iş görüşmesi, bir öğle yemeği toplantısı, helikopter turu gibi rutin şeyler vardı. Birden günün sonunda Başkan ile görüşmesi olduğunu gördü. Bu olağan değildi işte; en azından 3 ayda birdi. Bu haftalarda görüşeceğini biliyordu ama tarih hep son akşam belli olurdu.
Yeni projelerini hükümetin kabul etmesi ve önceki projelerin durumunu aktarması için 30 dakikalık zamanı vardı. Az gibi görünse de aslında bu süre çok iyiydi çünkü ilk görüşmeye gittiğinde yalnızca 4 dakikası vardı ama yine de umduğundan kat be kat destek almıştı.
Tam takvimi kapatıp diğer kontrol etmesi gereken şeylere bakacaktı ki birden tarih dikkatini çekti. Yarının tarihi 15 Şubat 2026’ydı, yani bugün 14 Şubat’tı; namı değer Sevgililer Günü. Birden durdu, sanki kötü bir haber almış gibi kalakaldı. Hızla akan düşünceler bir bir belirginleşme başladı. Bugün çok özel bir gündü fakat o farkında bile olmamıştı. Neden olsundu ki? En son kimin ya da kaç kişinin bu özel(!) gününü kutladığını bile hatırlamadığı şey neden umrunda olsundu ki?
Her yıl hiç umursamadığı bu gün onu bu defa büyük bir girdaba çekmişti. Çünkü bu defa fark etmişti ki bu, sevgisiz geçen yılların göstergesiydi. Düşünceler bir türlü peşini bırakmıyordu ama yine kendini manipüle etmeyi başarıp farklı şeylerle ilgilenebildi. Eğer bunu yapmazsa kendine zarar verebileceğini biliyordu. Düşünceler hala ara ara aklına geldiğinden ve yarının yoğunluğunda komple unutacağını düşündüğünden erkenden uyudu.
Sabah her zamanki saatte uyandı, hızla giyinip onu kapıda bekleyen arabasına geçti. Yolda yine günlük programını kontrol edip başkana olan sunumu için pratikler ve düzeltmelerle uğraşmaya başladı. Başladı fakat bir türlü doğru düzgün bir şey yapamıyordu hala aklı dündeydi, dünkü düşüncelerdeydi. Sunumla uğraşmayı bıraktı canı çok sıkılmıştı bu ruh halinde yapacağı her şey zarar olacaktı.
Fark ettiği gerçekleri görmezden gelmek zorundaydı, hayatının zirvesinde olduğu dönemde en son isteyeceği şeydi duygusal şeylere kafa yormak. Yıllardır duygularını yok saymayı çok iyi yapıyordu, yine öyle yapmalıydı…
Şirketine varıp yine bulutlardan da yukarıda olan ofisine geçtiğinde ilk toplantısı başlamak üzereydi. Tahmin ettiği gibi olmuştu ilk başta yoğunluktan ötürü düşünceler neredeyse tamamen kaybolmuştu fakat zaman geçtikçe tekrar gelmeye başladılar.
Sevgisiz tek başına geçen bu hayat gerçekten yaşamaya değer miydi? Bu kadar başarı, para, statü onu mutlu ediyor muydu? Bu işin sonunda ne olacaktı? Mutsuz, yalnız biri olarak ölmeyecek miydi? Bu kadar çaba nedendi? Eve her geldiğinde robotun ona hazırladığı o muhteşem yemekleri mi yemek iyiydi yoksa biriyle beraber hazırlayacağı yemek mi daha iyiydi? Bulutların üstünde ultra lüks bir evde yalnız başına yaşamak mı iyiydi yoksa sıradan bir evde, sevgi dolu bir evde mi yaşamak iyiydi?
Aklına gelen onlarca belki de yüzlerce sorudan ötürü delirmek üzereydi. Tek çözüm vardı; her zamanki şeyi yapacaktı. Gerektiği süre kadar inzivaya çekilip her şeyi kafasında eski haline getirip tekrardan işlerinin başına geçecekti. Hemen tüm toplantılarını iptal edip -buna Dünya Devleti başkanıyla olan toplantısı da dahil- uçağına doğru yola çıktı. Zira rota İskandinav sahillerinin birindeki sakin bir köydü…
İnzivaya çekildi, 2 hafta sonra her şey eskisi gibiydi ama bu durumu değiştirir miydi? Yine yalnız ve sevgisiz dolayısıyla da saf mutluluğu tadamayan bir hayat yaşamaya devam edecekti. Her şeyin sanallaştırılabildiği devirde her şeyi vardı, hatta istediği kişiyi de elde edebiliyordu ama sevgisiz bir hiç oluyordu her şey, anlamını yitiriyordu ve kendisine faydadan kat be kat zarar veriyordu. Böyle bir yaşam yaşamaya değer miydi?
Bölüm 2
Daha yeni aldığı tekerleksiz arabasında hala alışamadığından olsa gerek garip bir hisle indi ve bahçe yoluna doğru yöneldi. Anahtarları olmasına rağmen yine de zile dokundu çünkü her seferinden hayat eşinin kapıda onu o güler yüzüyle karşılaması hoşuna gidiyordu. Kapı açıldı, tarif edilemez güzellikte gülen bir yüz yavaşça göründü, eller havaya ve yana kalktı, sarıldılar. Sarıldıklarında günün tüm yorgunluğunun, hayatının anlamının kokusunu içine çektiğinde ise başının ağrısının gittiğini hissetti.
Biraz oturup günlerinin nasıl geçtiklerinden bahsettikten sonra beraber mutfağa geçip üç kişilik sade yemeklerini hazırladılar. Masa hazırdı fakat bir kişi eksikti, evin en küçük üyesi! Birkaç gündür hafif bir hastalık geçiriyordu bu yüzden uyuyordu fakat uyanıp artık bir şeyler yemeliydi.
Odasının ışığı açıldığında uyanmıştı fakat kalkmak istemediğinden uyuma numarası yapıyordu. Bir el dokundu ve “Kızım hadi kalk bir şeyler yemelisin!” der demez küçük sevgi yumağı hemen fırladı yatağından “Babaaaaa” diyerek babasına sarıldı. Babası da kızına sarıldı ve kızının kıvırcık saçlarını yüzünün yarısını kaplamışken kızı kucağından indirmeden beraber masaya kadar geldiler.
Yemekten sonra bir şeyler içerlerken küçük kız oynamak istedi. Babası hemen kalktı yerinden ve küçük tombul yanaklı, dünyalar tatlısı kızıyla oynama başladı. Sırtına aldı, kuş gibi elllerini açtırıp odada kuş gibi gezdirdi, tahta bloklarla evler, bahçeler yaptılar…
Kızları yorgunluktan uyuduktan sonra biraz daha oturdular, yarın neler yapacaklarından, tatilde nereye gidebileceklerinden, yeni araba için parayı ucu ucuna yetiştirseler de ne kadar iyi olduğundan, işlerindeki durumlardan konuştular. Sonra da tatlı bir uyku için yataklarına geçtiler.
Sabah olduğunda araba küçük evin bahçe yolunun sonunda her zamanki yerinde hazırdı, anne baba beraber geçtiler arabaya ve işlerine doğru yola koyuldular. Güzel bir gün dileği öpücüğünü verdikten sonra anne indi. Baba ise yola devam ederken istemsiz şekilde dışarıyı izlemeye koyuldu ve büyük bulutları aşan kuleleri yanından geçerken acaba oradakiler ne kadar güzel bir hayat yaşıyor diye düşünmeden edemedi.
Birden dün bugün neler yapacağını kontrol etmediği geldi aklına ve hemen günlük programına baktı. Bugün sakindi küçük şirketinin yönetim kurulu toplantısı, haftalık raporların kontrolü, bir iki online görüşme vardı. Bugünün rutin dışı olayı ise kendileri gibi orta düzeyli bir şirketin CEO’su ile yapacağı toplantıydı. Tam takvimi kapatacakken birden tarih dikkatini çekti, bugün 15 Şubat 2016’ydı. Yani dün 14 Şubat’tı.
Yüzündeki tebessüm daha etkisini yitirmemişken iş yerine geldiğini fark etti. Bu tebessümün etkisi gün boyu sürecekti çünkü kutlamaya bile gerek duymadığını fark etmişti bu özel(!) günü. Neden kutlasındı ki? O, her gün sevdiği, sevgili olduğu, mutlu olduğu, hayat ortağı olduğu insanla herbiri birbirinden özel günler geçiriyordu. Hiçbirinin değeri ölçülemez, paha biçilemezdi… O asıl kazananlardandı!
Yazarın Sonsözü
Size iki farklı gelecek öyküsü sundum. Evet, illa her yalnız çok başarılı olacak ya da her hayat ortağını bulan bu kadar mutlu olacak değil fakat bu örnekleri bilerek seçtim. Size yalnız bir zirvenin nasıl olacağını ve orta düzeyli bir yaşam standartlarında mutluluğun nasıl olacağını göstermek istedim. Elbette hem zirvede olup hem saf mutluluğu yakalayabilirsiniz ya da alt düzey bir yaşamla çok mutlu olabilirsiniz ya da ikisinin de yalnız versiyonlarını yaşayabilirsiniz. Ama bence yalnız ve mutsuz zirvedense mutlu alt düzeyde yaşam çok çok daha iyi.
Bugün 14 Şubat, bu günü kutlamayın ya da tümden karşı çıkın demiyorum ama öyle bir durumda olun ki tıpkı ikinci hikayedeki gibi her gününüz kutlanacak kadar güzel olsun. Hayatınıza mutlaka sizi mutlu edecek birilerini dahil edin. Böyle birilerini bulamıyorsanız bile hayatınızda sizi anlayan birileri olsun. Bir şeyler yapmak istediğinizde, dara düştüğünüzde, sevinçli olduğunuzda, kutlama yapmak istediğinizde bunları paylaşabileceğiniz bir sevgiliniz, arkadaşınız ya da aileniz olsun…