Tek başına başladığı yolculuğun 2. günü biterken Kasaba adlı bu ülkeden ayrılıyordu. İçi çok uzun zamanın ardından rahatlamıştı, hala inanamıyordu; bir yaratıcı vardı ve dualarını kabul etmişti, kurtulmuştu, her şey bitmişti. İçinden şükür nidalarını haykırırken bir sonraki durağındaki tatili düşünmeye …
Bir yıl öncesine kadar umursamadığı tarihi yapılar ne olsuysa birden çokça ilgisini çeker hale gelmişti. Neredeyse her hafta bir yeri geziyor, görüyor ve her seferinde hayran kalıyordu. Bazen hikayelerini öğrenip gidiyor bazen de hiçbir şey öğrenmeden kendi kendine tahminlerde bulunuyordu. …
Gün boyu hiçbir şey yapmamış olmasının verdiği acıya ek bir de migren ağrılarıyla kıvranırken içindeki sıkıntı gittikçe tüm bedenini sarıyordu. Migren ağrıları her zamanki gibi ağrı kesicilerle geçmiyordu, hatta bu defa uyuyabilmiş olmasına rağmen uyku bile geçirememişti. Beyni öyle bir …
Çöl sıcağının olduğu bir öğle vakti yine tek başına çıkmıştı. Daha doğrusu son ilahi dinin ibadethanesinin bahçesindeydi, her zamanki gibi. İbadet vakitlerinin dışında kimsenin olmadığı bu büyük kapalı bahçe en sevdiği yerlerdendi. Ayrıca o günkü deneyi için de en uygun …
Kafasını yasladığı camdan yavaşça akan manzarayı izlerken aklından yüzlerce farklı düşünce geçiyordu. Her düşünceden uyandığında sadece trenlere özgü olan boşluklu tak tak sesini fark ediyordu. Sonra bu senkronizasyon yeni düşüncelere daldırıyordu. Sesin de raydaki boşluklardan mı, tekerlekteki bir şeyeden mi …
Son günlerde iyice bozulan uyku düzeni yine kendini göstermişti ve ancak öğle ezanıyla uyanabilmişti. Ezanın sesinden mi başka bir şeyden mi uyandığını tam da anlayamamıştı aslında. Hızla çıkmak istedi yataktan ama yapamadı. Üzerinde o kadar çok yük ve stres vardı …
Muhteşem bir havada, ağaçların adım adım eşlik ettiği en sevdiği yoldan hızlı hızlı yürüyerek dört duvara varmaya çalışıyordu. Bu muhteşem havayı, yapılacak bi ton işi bırakıp her daim sıkıcı ve bunaltıcı sıcaklıkta olan köhne yere gitmesinin tek bir nedeni olabilirdi: …
Haddini aşan lükslükte olan ofiste her zamanki gibi yine -haddini aşan- bilgisayarının başındaydı. Uzun zaman sonra kendini gösteren güneş cam tavandan süzülerek içini ısıtıyordu. Etraf, yer çekiminin kıvılcımı olan meyveyi amblem olarak kullanan markanın bilgisayarlarının başında kahve ve bitki çayı …
Sürekli kar yağan yerlerde büyümemişler için hayallerde hep sakin sakin lapa lapa yağarken altında yapılan romantik, huzurlu yürüyüşler vardır. Benim gibi idealist, yalnız ve sıcak bir iklimde büyüyenlerin düş alemlerinde de hem büyük bir ilham kaynağının hem de huzurun doruğuydu …
Pencerenin kenarında oturmuş çayını yudumlarken tane tane yağan kar tanelerini izliyordu. Kışı hiç sevmese de bu beyaz örtü bambaşkaydı; sanki evren birden yavaşlıyor ve tüm kötülüklerin üstü kapanıyordu. Üstelik yağmur gibi de değildi kar; asildi, temizdi, zararsızdı… Çayının bittiğini fark …