Tek başına başladığı yolculuğun 2. günü biterken Kasaba adlı bu ülkeden ayrılıyordu. İçi çok uzun zamanın ardından rahatlamıştı, hala inanamıyordu; bir yaratıcı vardı ve dualarını kabul etmişti, kurtulmuştu, her şey bitmişti. İçinden şükür nidalarını haykırırken bir sonraki durağındaki tatili düşünmeye başlamıştı bile. Yılların ardından derin bir nefes alacaktı, birkaç gün de olsa tek başına keyifli bir deniz tatili olacaktı.
Yüzündeki hafif tebessümle yolculuğuna devam ederken bir benzin istasyonunda durduklarını fark etti. Bir süre kafasını cama yaslamış şekilde beklerken birden burada internet bulabileceği geldi aklına. Kasaba ülkesinden çıktığı için interneti yoktu. Kablosuz ağları taradı ve bir tane bulmuştu. Bağlandıktan sonra aslında bakacak önemli bir şeyi olmadığını fark etti, şu an bulunduğu konumu haber vereceği, merak eden kimsesi yoktu. Direkt yapacak bir şeyi olmayınca refleks olarak X logolu uygulamaya girdi, girer girmez karşısına çıkan ilk paylaşım göz bebeklerinin büyümesine, uykusunun kaçmasına neden oldu. Bu bir şaka olmalıydı herhalde.
Uzun bir yazıydı ve okudukça dehşete düşmeye devam etti. Bu nasıl bir tesadüftü? Şaka olmalıydı herhalde ya da rüya… gerçek olamazdı… Görece uzun olan yazı, bir podcast kaydının küçük bir kısmından bahsediyordu. Hemen daha iyi anlamak için podcasti dinlemek istedi ama internet gitmişti. Nasıl olabilirdi bu? Hiç takip etmediği birinin paylaştığı bir şey nasıl baktığı ilk şey olup tüm huzurunu elinden alabilirdi? Nasıl bir olasılıktı bu? Sonradan anlattığı bir arkadaşının dediği gibi o post gerçekten var olmasa hikayelerde bile bu kadar olmaz denilecek türden bir olaydı bu. Postu kaydetmese kimse inanmazdı.
Saatler boyu bu olayı düşündü, belki dinleyen yanlış dinlemiştir umuduyla podcasti dinlemeden önce kendini bırakmamaya çalıştı. Saatler sonra bir sonraki benzin istasyonunda podcasti indirip dinleyince daha da dehşete kapıldı. Her şey doğruydu, fazlası vardı. Podcast iki kişinin sohbetiydi ve normalde konu inovasyon ve imitasyondu. Ancak sonlara doğru konuğa “hayatında yaptığın büyük hata ne” diye soruluyordu. 50’li yaşlarda olan konuk “iş hayatında mı yoksa her şey dahil mi” diye soruyordu ve her şeyin dahil olduğunu duyunca derin bir nefes alıp beklenmeyecek şekilde “Sevdiğim kadını terk etmek” diye yanıtlıyordu. 20’li yaşlarındayken yaşadığı bu olay için hala pişmandı ve bir daha da onun gibi birine denk gelmemişti. Çünkü bu kadar uyumlu biriyle, o doğru kişiyle denk gelmek hayatta bir ya da iki kere başa gelebilecek bir şey olduğunu fark ediyor onca yıldan sonra.
Podcast bittikten sonra büyük bir boşluğa süzüldüğünü hissetti, gözleri doldu neredeyse otobüsün içinde hüngür hüngür ağlayacaktı. Bu bu bir şaka olmalıydı, rüya olmalıydı. Tüm gezisinin, tüm çabasının, tüm dualarının bir hiç olduğunu anlamıştı. Neden bu kadar hızlı olmuştu? Neden huzuru bir gece bile yaşayamamıştı? Neden o postu görmüştü? Neden bu acılardan tam kurtuldum derken tüm ömrü boyunca taşıyacağını öğrenmişti? Neden ona yıllarca mucizeler sunan evren artık sadece acı çektirmek için önüne yeni şeyler seriyordu? Neden, neden, neden…
Bu olaydan birkaç hafta sonra evinde yine bu podcasti düşünüyordu. Podcastten sonra hayatında çok radikal kararlar aldığı bir dönem olmuştu. Tüm yaşamı büyük bir hayal üzerine kuruluydu ancak bu hayalden keskin ve kesin bir şekilde vazgeçmişti. Bu kararını O kişiye de iletmişti ama cevap bile alamamıştı. Bir hayırlı olsun bile duyamamıştı. Bu olay onda büyük etki yaratmıştı. Hayatımın aşkı, en doğru dediği kişi bir hayırlı olsun bile dememişti. Belki de doğru kişi olmamıştı hiçbir zaman belki de öyle büyük hatalar yapmıştı ki bu cevabı bile hak etmiyordu. Ama artık bunları düşünmemeye karar vermişti. Eğer doğru kişiyse zaten kaybetmişti, bu kaybı geri getirmek için de kimsenin yapmayacağı kadar çok şey yapmıştı, denemişti. Ayrıca fark etmişti ki kaybeden sadece kendi değildi O da hayatta muhtemelen bir daha başına gelmeyecek bir şeyi kaybetmişti….