Kafasını yasladığı camdan yavaşça akan manzarayı izlerken aklından yüzlerce farklı düşünce geçiyordu. Her düşünceden uyandığında sadece trenlere özgü olan boşluklu tak tak sesini fark ediyordu. Sonra bu senkronizasyon yeni düşüncelere daldırıyordu. Sesin de raydaki boşluklardan mı, tekerlekteki bir şeyeden mi olduğunu hayatı boyunca hiç anlayamamıştı. Birbirini tekrar eden sesleri sevmese de trenin bu kendine has sesi çok hoşuna gidiyordu.
Müzikle düşünlere dalmadığı bu nadir anda fark ettik ki tüm düşünceleri birbirinden farklı gibi görünse de aynı ana nokta etrafında toplanıyordu: gelecekte nasıl biri olacaktı? Her şeyini yıllar öncesinden planlayan biri olarak gelecekteki kişiliği hakkında bir türlü net bir karara varamıyordu. Karşısına çıkan iki seçenekten hangisini seçeceğini bilemiyordu. Tercihlerden ilki yetiştirildiği gibi, toplumun en iyi olarak gösterdiği gibi olmaktı. Diğeri de tam tersi kafasına göre yaşamak, bazı değerleri yok sayarak yaşamaktı.
İlk tercih makul olanıydı çünkü hem herkes tarafından kabul görüyordu hem de müthiş bir iç huzur sağlıyordu. Üstelik o her şeyiyle örnek gösterildiği çocukluk yıllarından beri ilk defa tekrardan bu ilk tercihe göre yaşıyordu. Neredeyse değerlere, topluma, kültüre, dine göre dört dörtlük olmuştu. Bundan da öte mutluydu, iç huzuru yakalamıştı. Ama her şey çok güzel giderken yine aynı şey olmuştu, bir olay olmuştu ve tüm o iç huzurunu kaybetmişti. İçinde bastırmak istediği taraf tekrardan ortaya çıkmış ve ikinci tercihe adeta zorluyordu.
İkinci tercih ise sanki kaderinde -evet kadere dibine kadar inanıyordu- varmışçasına hep karşısına çıkıyor ve tüm yolar ikinci tercihe sevk ediyordu. Bu tercihteki bir yaşam çok kolay yaşanılanabiliyordu. Kural, sınır, etik yoktu. İstediğin gibi yaşamak, her türlü arzuyu, isteği sonuna kadar yaşamak serbestti. Bu tercihteki bir yaşam, toplum tarafından kötü olarak nitelendirilse de insanlığın en gıpta ettiği, en imrendiği insanlar böyle yaşayanlardı.
Asıl istediği yaşamsa elbette ki ilk tercihteki gibiydi çünkü asıl mutluluk, iç huzur birinci tercihte olan bir yaşamla mümkün olabilirdi. Lakin ne zaman birinci tercihteki gibi yaşama yaklaşsa hep büyük acı çektiren kötü bir olay oluyordu. Hayat o şekilde yaşamasını istemiyordu sanki. Çok önceden belirlenen kaderi ikinci tercihteki gibi bir yaşam yaşamasını istiyordu sanki. Sanki sonu dünden belliydi…
Bu karanlık düşüncelerden çıkmak için kulaklığına sığındı yine çalan ilk şarkı da durumu devam ettirmek istercesine çalmaya başaladı.