Bazen bir kişiyle yaptığın bir konuşma, hatta o konuşmadaki bir cümle bir anda seni senden alır ve çoğu zaman düşünceler silsilesi birbirini kovalar. Hayatın boyunca böyle konuşmalar pek olmadı. Ama daha yakın zamanda en yakın arkadaşlarından birinin söylediği tek bir cümle az kalsın depresyona sürüklüyordu. Bir cümle nasıl bu kadar etkili olabilir? Gerçi ilk ve tek depresyonun da böyle başlamamış mıydı?
Annenin tek bir cümlesi, üstelik yüzüne karşı bile değil, telefonda söylediği bir cümle sana başından aşağı kaynar sular dökülmek deyiminin mecazen değil de gerçekten o etkiyi bıraktığı için söylediğini öğretmemiş miydi? Tüm hayatın boyunca kaçtığın şeyin ta kendisine dönüştüğünün üç kelimeye sığdırılması ve bunun gerçeğin ta kendisi olması yeterli sanki tüm o silsileleri başlatması için…
Yine yakın zamanda düşüncelerine ve zekasına önem verdiğin biri umutsuzluğunu ve aksiyonsuzluğunu yüzüne vurunca da benzer hissetmemiş miydin? Hep eleştirdiğin kişilerden birine dönüşmüş olmayı neden kendin fark edememiştin? Eleştirdiğin çarkın en sağlam dişlilerinden biri olmuştun. Nasıl “ne olursa olsun ben yoluma bakarım” diyenlerden oldun? Hep eleştirdiğin bu değil miydi? Herkes böyle yaptığı için şu an bu halde değil miydik?
Kendinle Yüzleşip İlerleyebilmek
O konuşma yaşandığından beri birçok konuyu düşünüyorum. Bunlardan biri de hayatımı bir kişinin büyük farklar yaratabileceğini kanıtlamaya adayacakken böyle birine nasıl dönüştüğüm ama neyse ki artık bunun gereksiz bir meşgale olduğunu biliyorum. Önemli olan bu sorgulamalar yerine tekrar o farkları yaratacak birine nasıl dönüşeceğime odaklanmak. Bu odağı da yaratabilmeye başladım ve uzun zaman sonra tekrardan o heyecanı hissetmeye başladım.
Ne kadar zorlasam da sanırım büyük bir varış noktası belirlemeden motivasyonunu sağlayabilen biri değilim. Hep bir kişinin bile büyük farklar yaratabileceğine inandım, bu yüzden de hep çok çalıştım, çok öğrendim. Hatta ben ne kadar iyi ve yetkin olursam yaratacağım fark da o kadar çok olacaktı. Bu duyguyu, bilinci bastırıyordum bir süredir. Bu yeniden uyanan bilinçle beraber artık ufuk daha görünen bir hale gelmeye başladı, içimdeki ateş yeniden alevlenmeye başladı.
Bir süredir bastırdığım tek şey bahsettiğim bilinç de değildi. Ben hep farklıydım, daha ilerideydim, kolay/sıradan yolu tercih etmeyendim. Kendimce nedenlerle bu tarafımı da yok sayıyordum ama insan nihayetinde özünü bir yere kadar bastırabiliyor. Ya da bir başka bakış açısıyla bazen bir süre bastırmak gerekir ve o ‘bazen’in süresi dolmaya başlar.
Özetle kendimden çok emin olduğum bir konuda, “bana ne dediğim” bir konuda o kişinin söyledikleri sanki geçmişimdeki benle yaptığım bir konuşma gibiydi. Hayatımda bu üç dört defa oldu sanırım ama bazen bazı insanların görevi bu gibi. Gelirler o konuşmayı yaparlar, o büyük değişimlerin tetikleyicisi olurlar. O tetikleyici insanlar bazen geçici, bazen kalıcı olur. Bazen görevleri o bir cümledir, bazense hayatımızın bir parçası olmaktır…