Tam inzivaya başlayalı 108, son günlüğü yazalı 72 saat olmuştu. Geçen üç günde de çok şey olmuştu; sağlık problemleri belli olmuş, daha çok düşünebilmiş, toparlanmıştı kısaca.
Düşünmeden edemiyordu, son üç ay boyunca koşturmuş, koşturmuş ve sonunda ne elde etmişti? ….. ve diğer sağlık problemleri dışında geriye kalan ne vardı? Ha evet bir de mutsuzdu… Bu durumda gittiği yolu sorgulamalıydı, doğru yolda mıydı? Cevabı bilmiyordu ama geriye kalan yolların da yanlış olduğunu biliyordu. O halde ne yapmalıydı? Bu melankoli durumu devam mı etmeliydi? Asla!
Toparlanmayla birlikte her geçen gün sevdiği işlere dönme isteği de artıyordu. Önündeki ufak birkaç engeli de aştıktan sonra tekrar eskisi gibi olacaktı her şey. Lakin eskisi gibi olması yetmiyordu çok daha iyi olmalıydı çünkü kendine verdiği zaman daralıyordu. Eğer istediği zamanda hedeflerine ulaşamazsa hayatı mahvolabilirdi ya da sonsuza dek sevmediği bir hayatı yaşayacaktı. Neden böyle büyük bir kumar oynamıştı ki?
Neden kolay olanı hiçbir zaman seçmemişti? Neden bu kadar çok okumuştu? Neden her şeyin bu kadar çok farkındaydı? Neden sıradan olamıyordu? Neden mutlu olamıyordu?
Planlar, hayaller, düşler ona sadece acı vermişti şimdiye kadar. Yoksa kaderi de Nietzsche gibi acı dolu bir hayat mı olacaktı? Hayır, asla böyle bir hayat istemiyordu. Bu yüzden zor da olsa yolunda gidebildiği kadar gitmeliydi. Tüm tarih, tüm bilinenler doğru yolda olduğuna işaret değil miydi? O halde neden hala şüphe içindeydi? Biliyordu bir şey eksikti, bir şeyi atlıyordu ama neyi?
Çok fazla risk almış, zayıf noktasını çok açığa vurmuştu. Artık buna, O’ndan bahsetmeye son vermeliydi. Evet O’nunla her şey daha kolay olabilirdi, bu zorlu yolda beraber gidebilirlerdi ama yok, olacağına dair hiçbir işaret yok, bunları okuduğuna, neler hissettiğine, ne düşündüğüne dair hiçbir işaret yok. Vazgeçmemiş ama kenara çekilmenin vakti gelmişti. Hem belki yazmazsa, düşünmeyi azaltırsa acısını, kırıklığını bir nebze de olsa azaltabilirdi. Evet, madem sonu görünmez bir yoldu, madem bu kadar belirsizdi artık bir şekilde devam etmemeliydi. Duygularını yok etmeliydi çünkü acıdan başka bir şey vermemişlerdi…
Bu defa arka planda çalan şarkı şunları fısıldıyordu:
Gözüm ne şöhrette ne de para pulda
Gözüm yükseklerde, engel tanıyıp durmam
Yarış başlar son sözüm limit gökyüzü
On altı yaşımdan beri karadır gözüm
Kıran kırana bir mücadele için alın teri ve güç mübadele etmeli
Atlattığın badireler ile fark attığın azmine gelir başarı
İstemekten korkma sakın düşünme sonucunu
Tam bitti gücüm derken kalkar yine boğuşurum
Bu benim dizaynım demedim mi sana yolumuz aynı…