Tam 24 saat olmuştu, o çok sevdiği şehirden ayrılıp inzivaya(!) çekileceği ailesinin yanına, küçük anadolu şehrine geleli. Bir gün de fark olabilir miydi? Gelmeden kesinlikle buna hayır derdi ama olmuştu işte, çok olmuştu hem de.
Geldiğinden beri içi huzurla dolmuş, zihni berraklaşmıştı. Birçok fikir geliyor aklına, tekrardan işleriyle uğraşmak istiyordu. Hemen başlamak istese de hem biraz dinlenmeli hem de birkaç gün sonra yapacağı sağlık kontrollerini beklemeliydi. Ciddi sorunlar çıkacağı kesindi ama tek dileği bunun birden fazla olmayıp hayatını etkilemeyecek derecede olmasıydı.
Neden vücudunun bu kadar çok yerinde ciddi sorunlar meydana gelmişti ki? Bunu düşünemeden edemiyordu ama cevap açıkça belli değil miydi? Kendi kendine yapmıştı bunu. O kadar çok koşturarak, kendine dikkat etmeyerek, psikolojik olarak kendini bitirerek… Düşünmeden edemiyordu neden böyle zor ve çetrefilli bir yol seçiyordu hep? Neden hep imkansız(!) ona cazip geliyordu?
O efsane şehirden kaçmasının iki büyük nedeni vardı; ilki o koşturmacadan, onu bitiren o korkunç(!) şehirden kaçmak, ikincisi de O’ndan uzaklaşabilmek, belki O’nu daha az düşünmek için… Hayat ya işte ikisini şimdiden çok özlüyordu. Daha bir gün olmamışken İstanbul’a dönme isteği ve O’nu tekrar görememenin acı gerçeği her yanını sarmıştı. Evet içi huzur, istek, yaşam sevinciyle dolmuştu ama yine de dönmek istiyordu şimdiden, iksinin de değerini çok daha iyi anlamıştı.
Bu 24 saatte fark etmişti ki O’nun doğru dürüst bir resmi bile yoktu. Sadece zihninde ya da rüyalarından aklında kalanı kadar vardı. Ah keşke bir tane olsaydı… Bir şeyi daha fark etmişti; sürekli dinlediği bir şarkı vardı ama sözlerine hiç dikkat etmemişti. Halbuki tam da yine tercüman bir şarkıydı:
Bazen bir bilmecedir cevabını bulamazsın
Takar peşine sürükler seni
Gitmeden yapamazsın
Gelir ve ortaya yerleşir
Bazen kaçamazsın
Gelir ve ortaya yerleşir aşk
O’nu daha az düşünmek için gelmişti bu küçük karla kaplanmış şehre ama O’nu düşünmediği an var mıydı bilmiyordu? Neden böyle oluyordu? Neden kalpsiz, duygusuz, ruhsuz biri olmaya çalıştıkça tam tersi oluyordu? Neden O’nu düşünüyordu? Neden bunları yazıyordu? Neden kimseyle paylaşmıyordu bu yazılanları? Acaba birileri okuyor muydu, O okuyor muydu? Acaba O ne düşünüyordu? Keşke bilebilseydi bunu ya da en azından okuduğunu. Örneğin geçen hikayesine koyduğu şarkıyı dinlemiş miydi? Ya da bugünki şarkıyı dinleyecek miydi?..