
Hayatımın en güzel dönemiydi, her şey çok ama çok güzel gidiyordu; işlerim, hayatım, hayallerim… Hatta tek iyi gitmeyen şey İstanbul’un havasıydı diyebilirdim. Her şey tam istediğim gibi gidiyordu: KreatifBiri kendi kendine bir sirkülasyon yakalayabilecek hatta gelir elde edebilecek seviyedeydi; benim …

Tam inzivaya başlayalı 108, son günlüğü yazalı 72 saat olmuştu. Geçen üç günde de çok şey olmuştu; sağlık problemleri belli olmuş, daha çok düşünebilmiş, toparlanmıştı kısaca. Düşünmeden edemiyordu, son üç ay boyunca koşturmuş, koşturmuş ve sonunda ne elde etmişti? ….. …

Tam 24 saat olmuştu, o çok sevdiği şehirden ayrılıp inzivaya(!) çekileceği ailesinin yanına, küçük anadolu şehrine geleli. Bir gün de fark olabilir miydi? Gelmeden kesinlikle buna hayır derdi ama olmuştu işte, çok olmuştu hem de. Geldiğinden beri içi huzurla dolmuş, …
Her zamanki puslu, gri havada yürüyordu. Yine canı sıkkındı, yine bir hüzün çökmüştü, şehre, içine. Bu defa havadan değildi bu hüznün nedeni, gidiyordu… Aşık olduğu şehri, aşkı bulduğu şehri ertesi gün terk edecekti. Üstelik her seferinde bu şehre gelmek için …

En uzun gökdelenlerin birinin en üst katların bir tanesinden gri şehri izliyordu. Hava yeni kararırken ara sokaklara güneşin ne zaman geldiği gittiği belli değildi. Büyük ihtimalle çoğu güneşi görmüyordu bile. Tüm bu gri “modernliğe” bakarken yıllar önce, kendi parasını kazanmaya …

Kader! İnsanlarda hep kaderin önceden belli olduğu ve olumsuz durumlarda kaderinde varmış inanışı oluyordu. Ama Zea böyle düşünmüyordu, kişi kendi kaderini yaratırdı. Tüm olayların olasılığı kendi ellerindeydi. Sırf bu inanışı için çok zor bir amaç edinmişti kendine, bunu hayatıyla kanıtlayacaktı. …

Günler o kadar hızlı akıyordu ki hangi günde olduğunu karıştırması olağan hale gelmişti. Günler uzun zamandır ilk defa bu kadar güzel geçiyordu. Aslında değişen pek bir şey yoktu; havalar bozukluk, insanlar boş, içi huzursuzdu hala… Değişen tek bir şey vardı, …

Hızlı başlamıştı gün, duşunu alıp hemen dışarı atmıştı kendini. Tabii ki çoğu zaman olduğu gibi kahvaltıyı es geçmişti. Herkesi ele geçiren hastalık onu da egemenliği altına almıştı ama bu sene öncekilerden farklı olarak en geç hasta olanlardan olmuştu. Zaten şimdiye kadar …

Bir önceki günlerden farkı olmayan yeni bir sabaha uyandı. Uyanmak yetmiyordu, güne başlamak için bir neden gerekiyordu; o puslu, gri havada sıcacık yataktan çıkaracak bir neden! Her zaman bir neden olurdu ama son bir yıldır farklı, büyük bir neden bulmuştu …